Site Loader
İletişim
Halil Rıfat Paşa Mahallesi Teoman Sokak No: 2 Şişli/İstanbul
Halil Rıfat Paşa Mahallesi Teoman Sokak No: 2 Şişli/İstanbul

TEDAVİYİ REDDETME HAKKI

İnsanların yaşamın her alanında sahip olduğu belli başlı hakları ve sorumlulukları vardır. Bu durum insanların bir toplum içinde yaşaması ve birbirlerine duydukları insani temel ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. Bu durum hukuk dallarında da geçerlidir. Hukuk alanlarında ortaya çıkan uyuşmazlıkların taraflarının da belli başlı hak ve yükümlülükleri vardır. Bu duruma; iş hukukunda işveren ve işçiler, sözleşme kurulurken sözleşmenin tarafları, idare hukukunda işlem tesis eden idare ve vatandaş gibi birçok örnek verilebilir.

Bizim burada ayrıntılı olarak üstünde duracağımız hukuk dalı sağlık hukuku olacaktır. Sağlık hukukunda taraflar genel olarak hasta ve doktor olarak ortaya çıkmaktadır. Doktorun bulunduğu taraf hastane ve/veya sağlık personeli olarak değişiklik gösterebilir. Ama hastanın bulunduğu taraf genellikle sabittir. Hastanın yükümlülükleri olmakla birlikte genel olarak hizmetten faydalanan taraftır. Bu yükümlülüklerden kısaca bahsedilecektir. Sırasıyla tedavi sırasında iş birliği yapılması, doktor tavsiyelerine uyulması, tedaviye katlanma ve rıza, ücret ödeme ve bildirim zorunluluğu şeklindedir. Bu yükümlülükler hastanın tedavi sürecinin iyi işlemesi ve sorunsuz sona ermesi için getirilmiştir.

Burada önem arz eden konu ise hastanın hakları konusudur. Hastaların sahip oldukları haklar tedavinin layığı ile sürdürebilmesi ve sorun çıkması durumunda maddi, fiziki ve manevi olarak kendilerini korumaya yönelik haklardır. Bizim burada ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz hak hastanın tedaviyi ret hakkıdır.

Hastaneye tedavi için gelen hastanın kendisine önerilen tedaviyi kabul etme zorunluluğu olup olmadığı üzerinde tartışılması gereken bir konudur. Bu durum incelenirken madde lafzı üzerinden ilerlenmesi uygun görülmektedir. Hasta hakları yönetmeliği madde 25: ‘’ Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir. Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatında hasta aleyhine kullanılamaz.’’

Hasta, tedaviyi reddetme ve devam edilen tedaviyi durdurma hakkına sahiptir. Bu durumda kişinin kendisine sunulan tedaviyi mutlak kabul etme zorunluluğu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum kişinin makul sebepler ile vazgeçebileceğinin kanıtıdır. Bu duruma örnekler: doktordan memnun olmamak, tedavi sürecinin uzaması, gereği olmayan tetkiklerin istenmesi gibi olaylar verilebilir. Ancak tedavi ret hakkı kullanılmadan önce doktorların belli başlı sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumluluk doktorun hastayı tedaviyi ret hakkını kullandığı zaman ortaya çıkabilecek sorunları ve sonuçları anlatmaktır. Bu işlem yapıldıktan sonra hala tedavi ret hakkı kullanılmak isteniyor ise yazılı bir belge ile bu durum tescillenmelidir. Böylelikle doğacak tüm sonuçlardan hasta ve yakınları sorumlu olacaktır. Kişinin hastane ile ilişiği kesilecek hastane ve doktorlara çıkacak herhangi bir olumsuzluktan dolayı sorumluluk yüklenemeyecektir.

Son olarak ise ret hakkı hastaneye başka bir sebep ile başvurulması konusunda engelleyici etki tesisi etmeyecek. Hastane gelecekte bu durumu hasta aleyhine kullanamayacaktır. Bu durumun böyle olması hukuki bir zorunluluk olarak kabul edilebilir. Çünkü kişinin daha önce kullandığı ret hakkı geleceğe etki etseydi hastanenin kişiyi kabul etmeme hakkı ortaya çıkardı ve bu durum ciddi problemlerin ortaya çıkmasına ek olarak toplum sağlığının bozulması sonucunu ortaya çıkarma olasılığını arttırırdı.

İncelememiz gereken diğer bir unsur kanunen zorunlu tutulan hallerdir. Zorunlu tutulan haller dendiği zaman ne anlamamız gerekmektedir.  Bu durumun başı olarak acil durumlar öne çıkmaktadır. Acil durumlar ortaya çıktığı zaman tedaviyi ret hakkının bulunup bulunmadığı önemli bir sorundur. Burada kişinin bilincinin yerinde olmaması ve tedaviye devam edileceği mi yoksa tedavinin durdurulacağı mı konusunda karar verilmesi gerekmektedir. Bu durumu örneklendirmek gerekirse yehova şahitleri verilebilir. Bu insanlar dini inançları gereğince vücutlarına herhangi bir kan nakli yapılmasını reddetmektedirler. Bu durum öyle üst seviyeye ulaşmıştır ki vücutlarına acil durumlar için bilgilendirici dövme yapanlar bile olmaktadır. Böyle bir hasta bilinci kapalı bir şekilde hastaneye geldiği zaman hekimin müdahale yükümlülüğü mü yoksa ret hakkı mı ağır basmaktadır. Kural olarak böyle durumlarda varsayılan rızadan bahsedilmektedir. Böylelikle hekim müdahale de bulunabilecektir. Ancak kişinin bilinci yerindeyken hasta rıza göstermez ve tedaviyi ret ederse hekim müdahale de bulunamayacaktır. Örneğimize geri döner isek vücudunda böyle bir bildirim olan kişinin varsayılan rızası olduğundan söz edilemeyeceği için hekim müdahale yapamayacaktır. İncelememiz gereken son durum ise hastanın tedaviyi ret etmesi durumunda yaşamının sona ermesi durumudur. Bu durumda kısaca ötenazi kurumunda bahsedilmesi gerekmektedir. Ötenazi bir hastanın tedaviye sonuç vermeyeceği ve yaşam standartlarının düşük olması sebebiyle hayatına müdahale edilerek sonlandırılmasıdır. Ülkemizde aktif ötenazi suç teşkil etmekte ve yasak iken pasif ötenazi ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumla ilgili anayasa ve 1219 sayılı kanun açıkça rıza aramaktadır. Yani hasta ölümcül seviyede hasta iken ve tedavi olmayı istediği halde doktorun müdahale etmemesi kanuna aykırılık teşkil edecek ve sorumlu tutulacaktır. Buradan ulaşacağımız sonuç ise ötenazi amacıyla olsun veya olmasın kişi sonucunda ölme olasılığı ile karşı karşıya kalacak olsa bile hakka saygı duyulması ve bu yönde davranılması gerekmektedir. Sonuç olarak kişinin tedaviyi reddetmesi hak, hekimin buna uyması ise yükümlülüktür.

Tedaviyi ret hakkının kişinin kendisi kullanması gereken bir haktır. Bu durumda vesayet veya velayet altında bulunan kişi için tedaviyi ret hakkı nasıldır. Bu hak kişinin kendisinin kara verebileceği bir haktır. Bu sebepten ötürü  bir kişi kendisi için tedaviyi ret hakkını kullanabilecektir, ancak çocuğu veya herhangi bir yakını yerine bu hakkı kullanamayacak ve tedavi reddeylemeyecektir. Bu durum tıbbi endikasyan (Gereklilik) şartının olduğu durumlarda geçerlidir.

Tedaviyi ret kişinin sağlık hukukundaki temel haklarından bir tanesidir. Ancak ülkemizde insanlar bu haklarını kullanmamakta bu sebep ile zararlar meydana gelmektedir. Kişilerin sahip olduğu hakları kullanmamaları ülkemizde sıkça rastlanılan bir durumdur. Tedaviyi ret hakkı açıklandığı üzere kişinin tedaviyi zorunluluk olarak kabul etmemesini rahatsız olduğu durumlarda tedaviyi sonlandırabilmesini sağlar. Bir tür kendini koruma mekanizması da olarak da adlandırabilir. Hukuki olarak bakıldığında da sorumluluk konusunu düzenleyerek sağlık hukukundaki en mühim konulardan birini düzenlemektedir. Burada ulaşacağımız son sonuç ise hastanın tedaviyi ret hakkı olmasına karşın bunun sonucunda doğacak sıkıntıların hiçbirinden hastane ve doktor sorumlu olmayacaktır. Bu durumda bu hak kullanılmadan önce iyice düşünülüp ona göre hareket edilmesi gerekmektedir. Ancak burada dikkat çekmemiz gerek konu bu sorumluluğa kendi hatalarından kaynaklanan durumlar girmemektedir. Kısaca bu hak kullanılırken iyice düşünülmeli ve ona göre hareket edilmelidir.

Stj. Av. Ömer Yavuz Ekşioğlu

YAZAR: İstanbul Hukuk ve Danışmanlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir