SAĞLIK HUKUKUNDA SORUMLULUK
Genel Olarak Toplum ve Davranış
İnsanlar sosyal canlılardır. Geçmiş zamanlarda hayatta kalmak için grup halinde hareket etmiş ve birbirlerine yardımcı olmuşlardır. Bunun sonucu olarak da günümüzde var olan toplumumuz meydana gelmiştir. Ortaya çıkan toplumda insanlar düzensiz olarak yaşayamayacaklardır. Bunun anlamı toplumda yaşayan her bireyinin belli başlı sorumlulukları ve hakları olduğudur. Bu hak ve sorumluluklar toplumlarda hukuk kuralları ve düzeni ile sağlanmaktadır. Bu sistemin ve kuralların var olmasının sebebi ise insanın sahip olduğu varlıksal özelliklerden kaynaklanır.
İnsanlar yapıları gereği bencildirler ve kendi çıkarlarına uygun şekilde davranmak isterler. Durum böyle olduğu zaman insanlar arasında anlaşmazlık çıkması kaçınılmazdır. Böylelikle insanların arasındaki anlaşmazlıkları engellemek ve huzurun korunması için hukuka ihtiyaç vardır.
Sağlık Hukuku ve Sorumluluk
Hukukun her alanında insanların hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu durum sistemin düzgün bir şekilde yürümesini ve anlaşmazlıkları önler. Burada inceleyeceğimiz konu ise sağlık hukukunda ortaya çıkan sorumluluk üzerinedir. Sağlık hukukunda sorumluluk konusu üzerinde incelikle durulması gereken bir konudur. Bunun sebebi sağlık ile ilgili durumların iyi yönetilememesi ve sıkıntı çıkması direk insan hayatına etki edecektir. Sağlık hukukunda sorumluluk konusunu incelerken direk tek başlık üzerinden incelenmesi doğru olmayacaktır. Sorumluluk konusu incelenirken hak arama yolları ve sağlık kurum ve kuruluşları şeklinde incelememiz gerekmektedir. Bu iki kavramda kendi alt dalları şeklinde incelenebilecektir.
Sağlık Hukukunda Sorumluluğun Görünüş Şekilleri
İlk başta sağlık hukukunda hak arama yollarından inceleme yapılacaktır. Bu hak arama yolları ceza hukuku sorumluluğu, disiplin kurulu sorumluluğu ve tazminat hukuku sorumluluğu şeklinde üçe ayrılmaktadır. Sırasıyla bu üç kavramdaki sorumluluk üzerinde durulacaktır. Daha sonra kurum ve kuruluşların sorumluluğu incelenecektir.
Ceza hukuku sorumluluğu kavramına baktığımızda Türk Ceza kanuna göre suç sayılacak durumlar üzerinden sorumluluk değerlendirmesi yapılmaktadır. Sorumluluğun doğması için temel şartlardan biri olan zarar unsurunun hasta üzerinde doğması gerekmektedir.
Ceza hukuku sorumluluğu genel olarak tıbbi malpraktis durumlarında ortaya çıkmaktadır. Tıbbi malpraktis ise Hekimlik Meslek etiği Kuralları madde 13’te ‘’Bilgisizlik deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi hekimliğin kötü uygulanması’’ olarak tanımlanmaktadır. Tıbbi malpraktisin ortaya çıkması ve bunun sonucunda ceza hukuku sorumluluğun doğmasını anlayabilmemiz için komplikasyon kavramını incelememiz gerekmektedir. Bu kavram önemlidir. Çünkü tıbbi uygulama hatasının oluşması için önce komplikasyon ortaya çıkmalıdır. Öncelikle komplikasyonun tanımını yaparak başlayacağız. Bu kelime Türk dil kurum sözlüğüne göre karmaşıklık anlamına gelmektedir. Ancak bizim işimize yaracak olan tıp biliminde nasıl tanımlandığıdır. Tıp literatüründe ‘’hastalık sırasında ortaya çıkan ve hastalığın temel özellikleriyle bağlantılı olmayan her türlü olumsuz sağlık olayı veya süreci, ilaçların doğurabileceği yan etki’’ şeklinde tanımlanmaktadır. En basit tıbbi müdahalede bile riskler bulunmaktadır. Bu durum tıp biliminin doğasında bulunmaktadır. Doktor yapacağı müdahale ile ilgili kişiyi bilgilendirmeli rızasını almalı ve uygulama sırasında gerekli dikkat ve özeni göstererek bu durumdan kaçınmalıdır. Bu duruma dikkat edilmez ve sorun ortaya çıkarsa malpraktis ortaya çıkacak ve ceza sorumluluğundan bahsedilebilecektir.
Disiplin kurulu sorumluluğu sağlık çalışanlarının uyması gereken ilkelere ve meslek kurallarına uyulmaması halinde ortaya çıkmaktadır. Bu sorumluluk türü hastane ile sağlık çalışanı arasında olmaktadır. Böylelikle bu tür için hastanın varlığı bir zorunluluk teşkil etmemektedir. Bu sorumluluğun ortaya çıkma usulü devlet kurumlarında ve özel kurumlarda farklılık göstermektedir. Bu durumun farklılık göstermesinin temel sebebi hekimlerin çalıştıkları kurumların bağlı oldukları ilgili yönetmeliklerden kaynaklanmaktadır. Öyle ki, devlet memuru hekimler 657 sayılı devlet memurları kanunu ile, Yüksek Öğretim kurumlarında çalışanları yükseköğretim kurumları yönetici öğretim elemanı ve memurları disiplin yönetmeliği ile, özel sektörde çalışan hekimler ise Türk Tabipleri Birliği Disiplin yönetmeliği kuralları uyarınca sorgulamaya tabi tutulacaklardır.
Tazminat hukuku sorumluluğu incelenirken ikiye ayırarak incelememiz gerekmektedir. Bu ayrım devlet kurumu ve özel kurum ayrımı olarak yapılmalıdır. Ancak bu ayrıma gidilmeden önce tazminat sorumluluğunun doğmasının incelenmesi gerekmektedir. Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının tazminat sorumluluğu genellikle tıbbi uygulamalarda kusur, ifa, dikkat ve özen eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bunun haricinde uygulanan tıbbi müdahalenin hukuka uygun olması gerekmektedir. Uygunluk yok ise buda tazminat sorumluluğunun doğmasına sebebiyet verebilecektir. Hukuka uygun olabilmesi için 4 tane şart bulunmaktadır. Bu şartlar yetkili bir hekim tarafından gerçekleştirilme, aydınlatma ve rıza, endikasyon son olarak da tıbbi gerek ve standartlara uygunluk şeklinde sıralanmaktadır. Tazminat sorumluluğunun doğup doğmadığını anlamak için bu 4 şartın düzgün yerine getirilip getirilmediği araştırılmalıdır. Bu değerlendirmeler yapılıp tazminat sorumluluğunun doğduğu anlaşıldığı zaman kamu kurumu ve devlet kurumu ayrımı üzerinden değerlendirilmeye devam edilmelidir.
Kamu hastanelerinde tazminat gerektirecek bir sorun ortaya çıktığı zaman dava açılması ve durumun incelenmesi gerekmektedir. Bu durum devlet memuru olan kişinin korunması ve işine odaklanmasını sağlamaktır. Böylelikle sistemin sekteye uğraması ve düzgünce ilerlemesi sağlanmaktadır. Eğer dava sürecinin sonunda tazminat sorumluluğu doğarsa ilgili kurum tazminatın doğmasına sebep olan sağlık çalışana tazminat miktarı rücu edilebilir. Rücu davaları dışında idari yargıya konu olan iptal ve tam yargı davaları içinde dava açılma imkanı bulunmaktadır.
Özel hastanelerde ise tazminat hukuku kapsamında hasta ve hastane, hekim arasında kurulacak ilişkiden ötürü ‘’sözleşme’’, ‘’vekaletsiz iş görme’’ ve ‘’haksız fiil’’ kavramaları sonucunda tazminat sorumluluğunu doğuracaktır. Bu durumlarda kamu hastanelerinde hekimin sahip olduğu gibi bir koruma mekanizması bulunmamaktadır. Bunun anlamı hekim yaptığı müdahaleden dolayı şartlar sağlandığı sürece sorumlu tutulacaktır. Bu durumda hekim ve sağlık kuruluşunun sorumlu tutulması konusunda paralel şekilde ilerlenmiştir. Kısaca sorumluluğu doğuran haller tanımlanacaktır. Sözleşmeden doğan sorumluluk hasta ile kurulan sözleşmenin gereklerinin yapılmaması veya sözleşmeye aykırı davranıldığı zaman ortaya çıkmaktadır. Kusur, zarar , illiyet bağı ve sözleşmeye aykırılık şartlarının varlığı halinde sözleşmeye aykırılıktan bahsedilebilecektir. Vekaletsiz iş görme genellikle acil durumlarda ve hastanın rızasının alınamayacağı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu sebepten ötürü yapılan her türlü kusur ve ihlalden dolayı sorumluluk doğacaktır. Haksız fiil durumunda ise kişiye kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille zararın doğması gerekmektedir. Sağlık sektöründe de tanı, tedavi ve bakım sırasında ortaya çıkmaktadır.
Sorumluluk herhangi bir sistemin layığıyla yürütülmesini sağlamak için en gerekli unsurlardan bir tanesidir. Sağlık hukukunda da doktor, diğer sağlık çalışanlar ve hastanelerin işlerini daha ciddiye almalarını ve dikkatli yapmalarını sağlamaktadır. Bu duruma ek olarak sorumluluk konusu çok dikkatle incelenmeli ve titizlikle düzenlenmelidir. Bu yazıda anlatılan her bir sorumluluk türü üzerine çok ayrıntılı yazılar yazılabilecektir. Bu durumda sağlık hukukunda sorumluluk türlerinden birinin uygulanması sırasında doğabilecek aksaklık veya kötü uygulanma çok kötü sonuçların doğmasına sebebiyet verebilecektir.
Stj Av. Ömer Yavuz Ekşioğlu