ALACAKLININ TEREKENİN TASFİYESİNİ TALEP ETME HAKKI
Kural olarak borçlunun maddi değeri olan tüm mal ve hakları üzerine haciz konulabilmektedir. Maddi değere sahip olan bir şirket hissesinin, bir âdi ortaklık hissesinin veya bir miras ortaklığı hissesinin haczi mümkündür. İcra ve İflâs Kanunu’na göre hisse hacizleri madde 94 hükmüne göre gerçekleştirilmektedir. Bu anlamda tereke de bir alacak hakkı olduğundan alacaklının borçluya intikal edecek miras hissesi üzerinden haciz talep etme hakkı bulunmaktadır.
Miras hissesine haciz konulmasından sonra borçlunun ya da borçlunun mirasçılarının mirası reddettikleri görülmektedir. Bu durumda icra dairesi haciz şerhini kaldırmalıdır. Yargıtay, mirası reddeden mirasçıların hisseleri üzerine konulmuş hacizlerin kaldırılmasında hukuki yararlarının kalmadığını ifade etmiştir; “Somut olayda, borçluların murislerinden intikal eden taşınmazlar ile …/…/ 030 plakalı araçtaki hisselerine icra müdürlüğünce haciz şerhi konulduğu, borçluların, Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin…..tarih ve ……sayılı kararını icra müdürlüğüne sunarak, murislerinden kalan mirası reddettikleri gerekçesi ile söz konusu hacizlerin kaldırılmasını talep ettikleri, müdürlükçe talebin kabulü ile ilgili tapu müdürlüğüne müzekkere yazılarak mahcuz taşınmazlardaki haciz şerhinin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.”[1]
Mirasçılar farklı sebepler nedeniyle mirası reddedebilir. Bu durumunda alacaklının terekenin tasfiyesi için talepte bulunma hakkının olup olmadığı tartışma konusudur. Bu makalede, bu konuyu kanuni düzenlemeler, doktrinsel görüşler ve Yargıtay uygulamaları üzerinden çözüme kavuşturma amacıyla kaleme alınmıştır.
Ölenin en yakın mirasçıları tarafından reddedilen miras, Sulh Hakimi tarafından iflas hükümlerine göre resmi tasfiye yoluna gidilir.[2] 4721 sayılı TMK’nın 612. maddesi uyarınca mirasın gerçek reddini tespit ve tescil edip başka mirasçı bulunmadığını gören mahkemenin terekeyi resen iflas hükümlerine göre tasfiye etmesi gerekir. Ancak çoğu zaman mahkemeler yalnızca mirasın reddedildiğine ilişkin tespitte bulunurken tasfiyeye ilişkin hüküm kurmaz.
Alacaklılar bu durumda mirasın reddini tespit eden mahkemeye tasfiyeye ilişkin talebi yönlendirir davayı açarak terekenin tasfiyesini sağlayabilir. Bu durumda dikkat edilmesi gerekilen husus davanın mirasın reddine ilişkin son kararı veren mahkemede davanın açılmasıdır.
“Somut olaya gelince; 02.09.2012 tarihinde vefat eden muris …’a ait dosyada bulunan 11.09.2012 tarihli mirasçılık belgesinde mirasçıları olarak Burak Kavaslar, Selcen Kavaslar ve Behiye Kavaslar görülmektedir. Adı geçen mirasçılardan Burak Kavaslar, murisinden kalan mirası, Karşıyaka 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1006 Esas ve 2012/1299 Karar sayılı ilamıyla reddetmiş ve hüküm, 30.11.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Murisin geri kalan mirasçıları olan… de Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1015 Esas ve 2013/85 Karar sayılı ilamıyla mirassı reddetmişler ve hüküm, 19.02.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Muris …’ın vefatıyla en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından 4721 sayılı TMK’nın 605/1, 609. maddelerdeki prosüdüre uygun olarak mirası reddolunduğundan; burada uygulanacak tasfiye usulü, “Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi” usulüdür. Yukarıda da belirtildiği gibi murisin geri kalan mirasçıları olan Behiye Kavaslar ile Selcen Kavaslar kayyımı … tarafından açılan davada Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesince mirasın reddine karar verildiğinden Karşıyaka 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesine yönelik bir görevi bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın davacısının yönelttiği talebin bu davada görevli Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesini harekete geçirmeye yönelik bir talep olduğu kabul edilerek dava dosyası esasının kapatılıp dosyanın Karşıyaka 2. Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir…”[3]
TEREKENİN TASFİYESİ AŞAMALARI
Mahkemece öncelikli olarak iflas dairesi oluşturularak terekenin defterinin tutulması ve murisin kayden ve irsen malik olup olmadığının usulünce araştırılması, borçlarının tespit edilmesi, iflas dairesince tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılmasına karar verilerek seçilecek yönteme göre işlemlerin yapılması; terekeye (masaya) dahil hiçbir malvarlığı bulunmaz ise, iflas dairesince tasfiyenin tatiline karar verilip, bu hususun ilan edilmesi (m. 217), bu ilanda tereke alacaklıları tarafından otuz gün içinde iflasa müteallik muamelelerin tatbikine devam edilmesinin istenmemesi halinde iflasın kapatılacağının açıkça yazılması (m. 217) gerekir. Mahkemenin işlemleri eksik yapması ya da araştırma yapmaksızın tasfiyeye konu mal varlığının bulunmamasından bahisle davayı reddetmesi durumlarında temyiz talebinde bulunulan kararlar için Yargıtay bozma kararı vermektedir. Terekenin ne şekilde tasfiye edileceği Yargıtay kararlarında şu şekilde yer almaktadır:
“Muris … …’ın 06.10.1995 tarihinde ölümüyle, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından TMK’nın 605/1, 609. maddelerdeki prosüdüre uygun olarak mirası reddolunduğundan; burada uygulanacak tasfiye usulü, “terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi” usulüdür. İİK’nın 180. maddesi; reddolunan mirasın tasfiyesinin sekizinci bap (m. 208-256) hükümlerine göre; ait olduğu mahkemece yapılacağını hükme bağlamıştır. Öyleyse, mahkemece iflas masası teşkil edilip (m. 208), iflas dairesi oluşturulması, iflas dairesince tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılmasına karar verildikten (m. 208/3) sonra seçilecek tasfiye yöntemine göre gerekli işlemlerin yapılmasının izlenmesi, terekeye (masaya) dahil hiçbir malvarlığı bulunmaz ise, iflas dairesince tasfiyenin tatiline karar verilip, bu hususun ilan edilmesi (m. 217), bu ilanda tereke alacaklıları tarafından otuz gün içinde iflasa müteallik muamelelerin tatbikine devam edilmesinin istenmemesi halinde iflasın kapatılacağının açıkça yazılması (m. 217); en son olarak da yürütülecek işlemlerin sonucuna göre iflasın kapanmasına (m. 254) karar verilebileceği göz önüne alınmalıdır.” [4]
TASFİYE TALEBİ İÇİN ZAMAN AŞIMI SÜRESİ VEYA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE VAR MIDIR?
Mirasın reddi durumunda mirasçılar bunu mahkeme kanalıyla bildirdiğinde Sulh Hukuk Mahkemesi mirasın tasfiyesini de yapmalıdır. Ancak alacaklı Sulh Hukuk Mahkemesinin tasfiyeye yönelik işlem yapmaması durumunda mahkemeyi harekete geçirmek amacıyla dava açabilir. Bu dava zamanaşımı süresine tabi olmaksızın açılır. Buna ilişkin bir olayda 14. Hukuk Dairesinin 2016/5912 Esas 2019/280 Karar sayılı 14.1.2019 tarihli kararı şu şekildedir:
“Alacaklı, her ne kadar terekenin tasfiyesini talep etmişse de … 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/244 Esas, 2013/572 Karar sayılı dosyası üzerinden borçlu (murisin) en yakın mirasçılarının tamamı tarafından miras reddedilmiş olduğundan alacaklının TMK’nin 612. maddesi uyarınca mirasın reddini tespit eden mahkemeyi harekete geçirmeye yönelik bir talep olup, bu dava dosyasından … 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/244 Esas dosyasına gönderme kararı verilerek o dosya üzerinden mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
AV. SİBEL ÇİÇEK
[1] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2014/7898 E., 2014/11222 K.
[2] 20.09.1959 t. 4/10 sayılı YİBK
[3] Yargıtay Kararı – 14. HD., E. 2016/13921 K. 2020/5517 T. 28.9.2020
[4] Yargıtay Kararı – 14. HD., E. 2018/4655 K. 2021/2437 T. 5.4.2021